Kilise ortamlarında çok bulunduysanız, “tapınma” kelimesini mutlaka defalarca duymuşsunuzdur. Ve büyük ihtimalle duyduğunuz zamanlar aklınıza gelen ilk şey ilahiler oluyordur. İşte kilise ibadeti genelde bir vaaz ve bir tapınma zamanından- yani ilahilerden- oluşur diye düşünürüz. Ancak tapınma kelimesini her ne kadar müzik ya da ilahilerle bağdaştırmış olsak da, kelimenin Kutsal Kitap’taki anlamı çok daha derin ve geniştir.
Elçi Pavlus’un Romalılar 12:1’deki meşhur sözlerini hatırlayın. Pavlus, Romalılar mektubunun 1. bölümünden 11. bölümüne kadar çarpıcı bir şekilde Tanrı’nın merhametini ve lütfunu anlattıktan sonra şöyle diyor: “Öyleyse kardeşlerim, Tanrı’nın merhameti adına size yalvarırım: Bedenlerinizi diri, kutsal, Tanrı’yı hoşnut eden birer kurban olarak sunun. Ruhsal tapınmanız budur.” Yani Pavlus diyor ki, Tanrı’nın sevgisi ve merhameti karşısında kendinizi tamamen Tanrı’ya verin. Bir kurban nasıl tamamen Tanrı’ya adanıyorsa, Mesih İsa’yı takip edenler de nefes alan, yürüyen birer kurban olarak, her anlamda kendilerini tamamen Tanrı’ya sunmalı. Buna ruhsal tapınma denir.
Yani tapınma belli bir hareket ya da eylem veya belli bir anda yaptığımız bir şey değildir. Tapınmak, kendimizi her anlamda Tanrı’ya vermek demektir. Aynı zamanda Kutsal Kitap’ın bazı yerlerinde belli hareketlerden bahsedildiğini kuşkusuz görüyoruz. Mesela 95. Mezmur’un yazarı, Tanrı’ya ilahi söylemekten, O’nun önünde eğilmekten, sevinç çığlıkları atmaktan bahseder. Yazara göre bu eylemler tapınmadır (6. ayet).
Bu iki gerçeği göz önünde bulundurursak söyle bir sonuca varırız: Biz imanlılar Tanrı’nın yaptıklarını hatırlayarak, sevgisi ve inayetini anımsayarak O’na hayran kalıyoruz, O’nu her şeyden çok seviyoruz. Tapınma işte budur ve bu içsel tapınmayı dışsal eylemlerle ( ilahiler, dualar, vb.) ifade edebiliyoruz.
Ama dikkat edin. Bu içsel, ruhsal tapınma olmadan dışsal eylemleri yapmaya başlarsak, Tanrı’yı hoşnut etmeyiz. Kutsal Kitap’ın bazı yerlerinde, yüreği Tanrı’dan uzak olan ama dini ritüellerini yerine getiren insanlar görmek mümkün (Amo. 5:21-24, Mat. 15:7-9). Tanrı bu insanlarla ilgili ne diyor?: “İğreniyor, tiksiniyorum… Bana boşuna taparlar” (Amo. 5:21, Mat. 15:9)
Bizim için en önemli metinlerden birisi Koloseliler 3:16-17’dir. Orada Pavlus şöyle diyor: “Mesih’in sözü bütün zenginliğiyle içinizde yaşasın. Tam bir bilgelikle birbirinize öğretin, öğüt verin, mezmurlar, ilahiler, ruhsal ezgiler söyleyerek yüreklerinizde şükranla Tanrı’ya nağmeler yükseltin. Söylediğiniz, yaptığınız her şeyi Rab İsa’nın adıyla, O’nun aracılığıyla Baba Tanrı’ya şükrederek yapın.”
Ayetler ruhsal ve içsel tapınmayla başlar: “Mesih’in sözü bütün zenginliğiyle içinizde yaşasın.” Sonra ayetler birbirimize öğretmemizi, öğüt vermemizi ve ilahi söylememizi ister. Daha sonra bu ayetler, sanki tapınmanın bütün hayatımızı kapsadığını unutmamamız için söylediğimiz, yaptığımız her şeyi şükrederek, Tanrı’yı hatırlayarak yapmamızı buyurur.
O zaman kilisede (ya da başka bir yerde) Tanrı’ya ilahiler söylemek, O’na övgüler yükseltmek tapınma oluyor mu? Kesinlikle. Ama tapınma asla bununla sınırlı değildir. Tapınma, bütün hayatımızı, yaptığımız ve söylediğimiz her şeyi, kararlarımızı, mal varlıklarımızı, zamanımızı, önceliklerimizi, duygularımızı ve düşüncelerimizi kısaca her şeyimizi kapsayan bir yaşam tarzıdır. Zaman zaman kendimizi tutamayıp, sevgiyle dolan yüreğimizden taşan bu sevinci ilahi şeklinde dile getirip Rab’bi överiz.