Ey görkemle kuşanmış şehir!
Ey huzur diyarı,
Ebedi Kral’ın yaşadığı yer
Güzel ve kutsanmış!
Caddelerin görkemli ezgilerle dolu,
Kalabalıktan övgü sesleri yükseliyor.
Parlayan güzel taşlarla
Yükseltilmiş yapın;
Mücevher, altın ve değerli kristaller
Her yerde parıldıyor;
Kapıların incilerle ışıl ışıl,
Ve yolun altından yapılmış.
Sonsuza dek ve hoş kokular içinde
Hamdlar sunulur;
Bayram günü hiç bitmez,
Gökte kraliyet şöleni devam eder;
Duvarların içinde saklı ne varsa,
Rab için saf ve kutsaldır.
Hiçbir kasvetli bulut,
Görkemli parlaklığını örtemez;
Orada Ebedi Güneş parlar,
Ve hep öğle vakti gibi görünür;
Orada dinlenmek için gece yoktur,
Çünkü kimse yorgunluk bilmez orada.
Baharın taze ışıltısı
Orada parlak ve kalıcıdır;
Yazın tüm zenginliği
Her yere dağılmıştır;
Ve o güzel diyar asla bilmez
Sonbaharın sert rüzgârını ya da kışın karını.
Ormanda kuşların şarkı söylediği yerde,
Tatlılıkla düşen notalar;
Yaz rüzgârlarının getirdiği
Yumuşak müziğin tınısı,
O parlak kentin üzerinde yankılanır,
Saf bir haz ile.
Orada dinçlikle süslenmiştir gençlik,
Asla yaşlanılmaz;
İnsandan korkulmaz,
Ve geçmiş için pişmanlık duyulmaz;
Çünkü geçmiş ve gelecek bilinmez:
Sadece ‘şimdiki zaman’ hüküm sürer cennette.
Hiçbir dünyevi yasa zafer kazanamaz,
Ve aklın önüne geçemez;
Saf ve lekesiz bedenlerle
Ruh var olacak;
Bedenin ve iradenin gücü,
Tek bir yasayı yerine getirecek.
Ne parlaktır göksel ihtişam,
Bu zayıf bedenin kuşanacağı;
Sağlık, güç ve özgürlük
Nadir bir güzellikle taçlanacak;
Ve zevk yudumları keder bilmeyecek,
Ebedi sevinç sunacak.
Şimdi sevinçle yükü taşı;
Gayretle görevini sürdür;
Armağanlar emeğini taçlandıracak,
Tüm kayıpların kazanç olacak,
Görkemle süslendiğinde,
Yüceliğin sonsuza dek hakim olduğu yerde.